EDEBİYAT

Çağdaş Japon Edebiyatı, Japonya'da diğer konular gibi, gücünü, kaynakların zengin çeşidinden, eski Çin klasik etkilerinden, Batı düşüncesinin farklılığından ve kendi geleneklerinin devamlılığından almaktadır.

Japonya'da var olan en eski iki edebi eserin derin etkileri günümüze kadar sürmüştür. Bunlardan biri Kojiki (tarihi olayların kaydı) dır. Bir düz yazı çalışması olup, M.S. 712'de tamamlandığı sanılmaktadır. Diğeri de Manyoshu'dur. 770'lerde derlenmiş 20 ciltlik bir şiir antolojisidir. Bu eser her kesimden, genç ve yaşlı -İmparator ve İmparatoriçelerden sinir askerlerine ve köylü ve adsızlara kadar- çok sayıda kadın ve erkek şairin 4.500 kadar şiirinin kapsamaktadır. Çeşitli konuları kapsayan bu şiirlerin çoğu canlı bir usluba ve cesur bir sadeliğe sahiptir. 9. yüzyıl, Japonya ve Çin arasında doğrudan ilişkide bulunulan bir dönemdi ve Çin klasikleri o zamanın edebiyatı üzerinde biçimsel etkilerde bulunmaktaydı. İlişkiler birden kesildi ve yabancı eserlerin etkileri sindirilmeye ve Japon yazarlar kendilerine ait bir edebiyat geliştirmeye başladılar.

811'de yazılmış olan Taketori Monogatari Japonya'nın ilk romanı olarak kabul edilir. Bunu 1010 yılında Murasaki Shikibu tarafından yazılmış olan Genji Monagatari gibi başka eserler izlemiştir. Bu 54 ciltlik bir romandır ve soylu beylerin ve soylu hanımların aşkları ve kederleri anlatılmaktadır. Bu, okuyucuya 10. ve 11. yüzyılda Japonya'nın aristokrat kesiminin yaşantısını ve aynı zamanda Heian döneminin zarif kültürünü, özellikle nazlı ve melankoli ile karışık estetiğini zevkli bir biçimde anlatır.

11. yüzyıl değişirken soyluların günlük yaşantılarının gene canlı bir biçimde anlatıldığı Makura no Soshi, bir başka yetenekli saray hanımının, Sei Shonagon'un düzyazı tarzındakı şiirlerine benzeyen bir biçimde yazdığı yazıların parlak bir derlemesidir. Fakat bu kitapta anlatılan gözlemler daha gerçekçi ve mizahidir. Makura no Soshi, nüktesinin keskinliği ile eşi bulunmaz bir eserdir.

Bu dönemde, saraylı hanımlar, soylular ve rahipler arasında, Tanka -5-7-5-7-7'lik ölçülü 31 hece şiirleri- begenilmeye başlanmıştır. 1905'te Kokinshu (Eski ve Yeni Şiirler Antolojisi) imparatorluk emriyle derlenen ilk şiir antolojisi olarak hazırlanmıştır. Yerel savaşçı soyluların yönetici sınıf olarak yükselmeleri ile 12. yüzyılın sonundan itibaren 150 yıllık yeni bir döneme girilmiştir. Bu dönemde savaş hikayeleri popüler hale gelmiş beğenilmeye başlamıştır. Bu hikayelerde başkahraman cesur samurai olmuştur. Eserlerden ikisi, Heike Monagatari (Heike'nin Hikayesi) (1223) ve Taiheki (Büyük Barışın Hikayesi) (1300'lerin ortaları) dır.

Ortaçağ Japonya'sının önemli bir şiir kolleksiyonu olan Shin Kokinshu'dur. Bu eser, (Eski ve Yeni Şiirler Derlemesi) güzel duyguların ve ruh hallerinin sembolik anlatımı ile dikkat çeken bir İmparatorluk antolojisidir.
1935'lerde inzivaya çekilmiş Budist bir rahip tarafından yazılmış olan Tsurezuregusaa yazılarının 2 ciltlik kollesiyonu düşüsel bir yapıya sahip ve düşünceli bir tondadır.

14. ve 15 yüzyılın Noh oyunlarında nostaljik yönler bulunur. Bu oyunlarda her oyuncu, genellikle yüzyıllar önce ölmüş kahramanları anımsatır. Bu oyunlar, sadece süzme bir sembolizmin dramatik kuvveti değil aynı zamanda mükemmel siirsel ifadesiyle de dikkat çeker.

16. yüzyıl, derebeyler arasında bir savaş dönemidir ve edebiyat alanında hiçbirşey üretilmemiştir. Fakat edebiyat alanında büyük bir canlanma 17. yüzyılın sonlarına tekabul eden barış ve yeni halk kültürü dönemi olan Edo döneminin başlarında başlamıştır. Ihara Saikaku hikayeleri (1642-1693), canlı gerçekciliği ve taşlama biçimiyle ve Chikamatsu Mozaemon (1653-1724), dramatik kompozisyonu ünlüdür ve yeni yeni gelişen tüccar sınıfı da içine alan daha geniş bir izleyici kitlesi için yazılmıştır. Aynı zamanda çok yüksek bir edebi değere sahiptir.

Bu sıralarda "Haiku", 5-7 ve 5 hecelik 3 mısralı bir şiir biçimi olarak ortaya çıkmıştır. En ünlü yorumlayıcısı Matsuo Basho'dur (1644-1694). Basho, modern haiku şairleri tarafından aranan ideal bir biçim olmayı sürdüren bir sadelik geliştirmiş ve şiirin içeriğine derin bir hiciv katmıştır. Roman, tiyatro ve şiirdeki bu önemli gelişmeler, Japonya'nın dünyadan adeta kopuk yaşadığı 18. yüzyıl ve 19. yüzyılın başlarına kadar sürmüştür. Batı edebiyatı, Japonya'ya 19. yüzyılda bir dalga gibi gelmiş, zaman zaman uyarıcı zaman zaman da kafa karıştırıcı olmuştur.
Japon yazarlar batı tarzı romanlara yönelmişler ve batıdan türetilen değişik yönelimler ve düşünce akımları yan yana ilerlemiştir. Mori Ogai ve Natsume Soseki gibi önemli yazarlar yüzyıl değişirken eserler vermişlerdir.

Savaştan sonra artan sayıda Japon eseri yabancı ülkelerde tanınmaya başlandı. İngilizce ve diğer dillerde yaygın olarak okunan çağdaş eserler; Osaragi Jiro'nun Kikyo (Eve Dönüş) eseri, Mishima Yukio'nun Kinkakuji (Altın Tapınak) eseri ve diğer eserleri, Tanizaki Junichiro'nun Tade Kuu Mushi (Bazıları ısırganları tercih eder) eseri ve diğer Japon klasikleridir.

1968'de Kawabata Yasunari (1899-1972) edebiyat alanında Nobel ödülü alan ilk Japon oldu. Kawabata, dünyada yabancı dillere çevrilmiş eserleri ile geniş çapta tanınmaktadır. Bu eserler arasında Yukiguni (Karlar Ülkesi) Senbazuru (Bin Turna Kusu) ve Kyoto'dur. Daha yakın yıllarda, Abe Kobo, Endo Shusaku ve Inoe Yasushi'nin eserleri yabancı dillere tercüme edilmiş yazarlardır.

Kaynaklar
Japon Kültür Kütüphanesi
Japonya Tanıtım ve Rehber Kıtapları
Japonya Hakkındaki Kitaplar